Програм путева за Турску од 1948. до 1957. године

Турска железнички историја
Турска железнички историја

1948-1957 Dokuz Yıllık Karayolu Programı, ülkemizde yol yapım teknolojisi açısından bir sıçrama noktası olarak kabul edilmiş, aynı zamanda program özel sektörü teşvik edici birikimin açığa çıkmasını sağlamıştır. Programın başarısı Birleşmiş Milletler Örgütünün dikkatini çekmiş, örgüt 1954 yılında ülkemize başvurarak bir karayolu eğitim merkezi açılmasını ve bu merkezde gelişmekte olan ülkelerin mühendislerine bilgi ve deneyim aktarılmasını istemiştir. Gelen bu talebi değerlendiren Türkiye Cumhuriyeti Karayolları, altı haftalık eğitim programları düzenlemiş, 1958 yılında 5’incisi tamamlanan program sonunda 12 ülkeden toplam 70 mühendis eğitilmiştir. Bu gelişmelerin sonucunda aynı yıl Güneydoğu Avrupa Ülkeleri 3. Uluslararası Yollar Konferansı İstanbul’da toplanmıştır.

Историја и функције

Ülkemizde Cumhuriyet sonrası hızlı ve planlı kalkınma için sanayi, tarım ve ulaşım alanlarında yatırımlara verilen önem, inşaat sektörünün de temellerinin atılmasını sağlamıştır. Bu dönemin ilk inşaat faaliyetleri, ulaşım sektöründe görülmüş, özellikle yol çalışmaları önemli bir yer tutmuştur. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti 4.000 kilometresi iyi durumda olan 18.350 kilometre yol ağı devralmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ulaşımda, dönemin en çağdaş teknolojisi olarak kabul edilen demiryolu yapımı ağırlık kazanmış, ancak bir süre sonra demiryolunun tek başına yeterli olmadığı, ülke genelinin ulaşım ihtiyacını karşılamadığı görülerek, karayolu yapımı da gündeme alınmıştır.

Bu çerçevede, yol yapımıyla ilgili bir kanun çıkarılması gerekmiş ve Haziran 1929’da Şose ve Köprüler Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanunla, devlet ve il yollarının birleştirilmesine dair uygulamadan vazgeçilmiş ve eski sisteme dönülmüştür: Devlet yolları, il yolları ve köy yolları.

İkinci Dünya Savaşının getirdiği ekonomik ve sosyal sıkıntılar karayolu çalışmaları için yeni bir atılımı zorunlu kılmıştır. Karayolu atılımını işaret eden yıl 1948’dir. Atılımın ana ilkesi, yol yapımının tamamlanmasının yeterli olmadığı, önemli olanın yolların bakım altında tutulması olarak tespit edilmiştir. Türkiye Dokuz Yıllık Karayolu Programını hazırlamış ve 8 Ağustos 1948 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya almıştır. Bu programa göre; üç yıllık programın uygulanması sonucunda, 22.548 kilometrelik devlet yolu yapımı ve 18.000 kilometrelik bölümün asfaltlanması öngörülmüştür. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ulaşımda yaşanan sıkıntılar ve çözüm yolları programda yer almış ve bu bölgeler için geçit yolları yapılmasına öncelik verilmiştir.

Türkiye bu programı gerçekleştirmek için bütçesinden büyük yatırım fonları ayırmıştır. 1950 yılında bütçenin yüzde 3,6’sı karayolu yatırımlarına ayrılıyorken, bu oran 1957’de yüzde 10,75’e yükselmiştir. Dokuz yıllık uygulama sonucunda 24.624 kilometre devlet yolu yapılmıştır.

Bu, planlanandan yüzde 8 daha fazladır. Bu yollardan ancak yüzde 92’si bakım altına alınmış, asfaltlamada ise planlanandan yüzde 30d aha az iş gerçekleştirilmiştir. Batman rafinerisinde MC4 tipi asfalt yapılmasıyla bu dar boğaz aşılmaya çalışılmıştır. Dokuz yılda TCK’ya ayrılan kaynak 2.168.427.359 Lira olmuştur. Programın uygulanması sırasında TCK, il yollarının yapımında da görev almış ve bu kaynağın 533.144.409 Lirası il yollarına ayrılmıştır. Dokuz Yıllık Karayolu Programının öngörülen maliyetler içinde kalarak uygulandığı söylenebilir.

Dokuz Yıllık Karayolları Programı, ülke bütünlüğünü geliştirmek, izole yerel ekonomileri ulusal ve uluslararası pazarlara açmak, bölgeler arası uzmanlaşmayı teşvik etmek bakımından önemli işlevler görmüştür. Dokuz yılda karayollarındaki yolcu-km miktarı 10 misli, ton-km miktarları yedi misli artış göstermiştir. Türkiye, Dokuz Yıllık Karayolu Programının uygulamasını bitirdiğinde yalnız yol yapmakla kalmamış, aynı zamanda da dünyada saygınlığı
kabul edilen bir karayolu mühendisliği potansiyeli yaratmıştır. Kendi kendine yeten kapalı ekonomik bölgelerden oluşan ülkemizde, ulaşımın gelişmesi, ekonomik hareketliliği sağlamış ve böylece bölgeler arası farklılık azalmaya başlamıştır.

Будите први који ће коментарисати

Оставите одговор

Ваша емаил адреса неће бити објављена.


*