Нукхет Исıкоглу: Неименовани херој железница "Нури Демираг"

Merhaba.. Bu ayki yazımda size isimsiz bir kahramanı tanıtmak istiyorum…

Adı pek bilinmez… Sık duymuşluğumuz yoktur. Özellikle 1950’lerden sonra doğanlar için adı kulaklara pek bir yabancı gelir… Çünkü ne bir havaalanına, ne bir caddeye, ne de bir parka verilmiştir.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, var gücümüzle yaptığımız kalkınma hamlemizin önemli neferlerinden, bu ülkenin kaynaklarına, bu ülkenin vatandaşlarına, beyin gücüne yürekten inanan bir kişi…

Hayal kuran, cesaret eden, vazgeçmeyen, iddia eden, yaptığı işi sonuna kadar götüren, sadece kendini değil ülkesinin ve halkının kalkınmasını da düşünerek cesur girişimlere imza atan bir isim… Nuri Demirağ…

1886 yılında Sivas’ın Divriği ilçesinde doğan Nuri Demirağ, 1910 yılında Maliye Bakanlığı’nın açtığı sınavı kazanarak maliye memuru olarak İstanbul’a atandı. Bir süre sonra Maliye Müfettişi oldu. Ancak gerçekleştirmek istediği hayalleri ve idealleri vardı. Bu görevini fazla sürdürmedi, istifa ederek kardeşi ile birlikte ticaret hayatına atıldı.

İlk iş olarak 1918 yılında yabancıların tekelinde olan sigara kağıdı işine girdi. Kurtuluş Savaşımıza az bir süre kala İlk Türk sigara kağıdının yapımına başladı ve ürettiği sigara kağıdına “Türk Zaferi” adını verdi. Ve ticaret hayatında ilk kazancını elde etti.

Nuri Demirağ, daha sonra elindeki kısıtlı sermaye ile, Cumhuriyet Hükümeti’nin büyük imar planları ve devlete sunduğu uygun tekliflerle müteahhitlik hayatına atıldı. O zamana kadar demiryolu inşaatlarını yapan Fransız firmaların demiryolu yapımını bırakmaları ile yeni bir ihale açıldı. Nuri Demirağ, açılan ihaleye davet edilen yabancı firmaların içinde, en ucuz fiyatı veren firmanın istediği miktarın dörtte birine bu yolları yapacağını belirterek ihaleyi aldı.

Samsun’dan başlayarak, “Fevzipaşa-Diyarbakır”, “Afyon-Antalya”, “Sivas-Erzurum” ve “Irmak-Filyos” hatlarında 1012 km.lik demiryolunun inşaatını yaptı.

Sivas – Erzurum arası arazi çok dağlık ve kayalık olduğundan tüneller balyozlarla dağları delerek yapılıyordu. İşçiler bu dağlarda demir olduğu için çok sert olduğunu, balyozlarla çok zor kırıldığını, çok zaman aldığını söyleyip dert yandıklarında, “Her balyozda fındık kadar taş kırabilseniz de inşaata devam edeceksiniz” diyerek kesin talimatını vermiş ve o zamanın sınırlı imkânlarıyla başladığı işi sonuçlandırmıştır.

Nuri Demirağ, işlerini bizzat yerinde yürütmüş, işçilerinin iyi ve kötü günlerinde hep yanında olmuş, özellikle işlerin zorlaştığı tünel, engebeli arazi çalışmalarında işçileri ile omuz omuza çalışmıştır.

Demiryolu ağı ile şehirleri birbirine bağlaması ve başarıyla gerçekleştirdiği büyük inşaat projeleri ile değil, bu çalışmalarla devlete kazandırdığı para ve güç ile övünmüştür. Uzunluğu 548 km. ye ulaşan Samsun-Erzurum hattı; 22 km uzunluğundaki 138 tünel, 22 demir köprü ve yaz aylarında sayısı 27 bini bulan işçileri ile Türk Müteahhitliği’nde bir çığır açmıştır.

Nuri Demirağ, yalnızca genç Cumhuriyet’imizin ilk girişimcilerinden biri değil, aynı zamanda ulusal özgüvenimizi kazanmamız yönünde verdiği mücadelelerle de örnek olmuş bir insandır. İnandığı ve hayata geçirdiği projelere yerli mühendis ve işçilerle imza atması, yaşadığı dönem için ayrı bir önem taşımaktadır.

O, Atatürk’ün uygar ve medeni milletler seviyesine ulaşma hayalini gerçeğe çeviren insandı. 10. Yıl Marşı’nda ifade edildiği gibi “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” mısrasının yazılabilmesinde büyük role sahipti. Türkiye’de en fazla demiryolu inşaatı yapan müteahhit olması, yaptığı işlerin mükemmelliği, çabası, zor ve kıt kaynaklarla, balyozlarla, çekiçlerle tünel açarak, demiryolu inşaatlarını yapıp tamamladığı için 1934 yılında Atatürk, ona ve kardeşine “Demirağ” soyadını vermiştir.

Yönetmenliğini Savaş Güvezne’nin yaptığı Nuri Demirağ’ın hayatını anlatan “Beşiktaş’ta Bir Tayyare Fabrikası” belgeselinde Demirağ’ın 71 yıllık hayatının ikiye ayrılması gerektiğini söyleyen tarihçi yazar Necdet Sakaoğlu, “Bizi asıl ilgilendiren son 35 yılı, yani 1922-1957 arasındaki dönem. Türkiye’nin kalkınmasına yönelik demiryolu yapımında kardeşi Naci Bey ile birlikte heyecanla ve azimle çalışma yürütmüşlerdir. Cumhuriyet ideolojisine Demirağ kardeşler kadar inançla hizmet eden başka kişi bulamayız o dönemde” diyor. Sakaoğlu ayrıca, yaklaşık 1.100 km.lik bir demiryolunun aradan geçen 70 yıldan uzun bir süreye rağmen bütün tünelleri, köprüleri ve hatları ile olduğu gibi durduğunu belirtiyor ve “Nuri Bey yaptığı işlerle 1930’ların efsane kahramanı olmuştur” diyerek konuyu değerlendiriyor.

Divriği Belediye Başkanı Mehmet Güresinli ise “Bugün Sivas-Erzurum demiryolu hattında bir yolculuk yapmak ve tünelleri yerinde görmek, bugünün teknolojisinde bile yapılanların büyüklüğünü anlamaya yetiyor.” diyor.

Nuri Demirağ, Karabük Demir Çelik Fabrikası, SEKA Kağıt Fabrikası, Merinos Fabrikası’nın da inşaatlarını gerçekleştirmiştir. 1931 yılında Amerika’dan uzmanlar getirerek 4 yıl süren araştırmalar sonucunda Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayacak Boğaz köprüsünün projesini yaptırmıştır. Hazırlanan proje Salih Bozok tarafından Atatürk’e götürülmüş, Atatürk projeyi çok beğenerek hükümete yollamıştır. Fakat proje, dönemin Bayındırlık bakanı Ali Çetinkaya tarafından “Köprü Boğazın güzelliğini bozar” gerekçesiyle reddedilmiştir. Nuri Demirağ’ın 1931 yılında, üzerinden demiryolu da geçen, yap, işlet, devret modeliyle hazırlattığı ve reddedilen boğaz köprüsü projesi 1973 yılında Japon mühendisler tarafından yapılmıştır. Fakat günümüzde bile hala üzerinden demiryolu geçen bir boğaz köprüsü hayata geçmemiştir.

1944 yılında Divriği’ye enerji sağlama planları yaparken Keban Barajı projesini ilk kez dile getiren, çizen ve teklif eden de yine Nuri Demirağ’dır. Keban Barajı’nın yapılması ise ancak 1966 yılında meclis gündemine alınmıştır.

Atatürk’ün “İstikbal Göklerdedir.” diyerek önemini vurguladığı havacılık konusunda da önemli adımlar atmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, ordusuna yeni uçaklar almak için dönemin zengin işadamlarından para yardımında bulunmalarını ister. Bu amaçla Nuri Demirağ’a da gelirler. Nuri Bey “ Madem bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfünden beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim” der. 1936 yılında İstanbul Beşiktaş’ta, bugün Deniz Müzesi’nin bulunduğu yerde model ve imalat çalışmaları yapmak üzere büyük bir atölye kurar. THK’dan 10 okul uçağı, 65 planör siparişi alır ve hemen üretime geçer. Fransa’da uçak mühendisliği okumuş Selahaddin Bey ve Almanya’dan getirilen uzmanlarla atölye bir imalat fabrikasına dönüştürülür.

Bugün Uluslar arası İstanbul Atatürk Havalimanı’nın bulunduğu yerdeki çiftliğinde pistler ve hangarlar yapar. 1941’de pilot ve teknisyen yetiştirmek üzere Yeşilköy’de bir Gök Okulu açar.

İstanbul fabrikalarında yapılan ilk Türk uçağına Nu.D 38 kodu verilir. İlk üretilen uçak 1941 yılının Ağustos ayında Divriği’ye uçarak gidip gelir.

Fakat, Nuri Demirağ’ın yaşadığı zamanın çok ilerisindeki girişimcilik ruhu hak ettiği değeri bulamaz. Siyasi çekişmeler yüzünden yapılan uçaklar THK tarafından alınmaz ve sözleşme fesih edilir. Bunun üzerine Nuri Bey, elinde kalan uçakların iyi ve güvenilir olduğunu ispat için kurduğu uçuş okulunda toplam 420 pilot yetiştirir, yetişen pilotlar burada imal edilen uçaklarla 60 bin saat uçuş yaparlar ve uçaklar hiç kaza yapmaz. Bu sırada uçakların yurtdışına satışına yasak getirilir, fabrikası ve havaalanı istimlâk edilir.

Nuri Bey’in 1944 yılında imal ettiği, saatte 325 KM hzı yapabilen, 1000 KM mesefaye kadar gidebilen, 5000 fit’e kadar çıkabilen tamamen yerli yapım Nu.D 38 adlı uçağının üretimi ve satışı durdurulurken, 2. Dünya Savaşı’nda kullanılan Dakota’lar (D.C.) ancak 3500 fit’e kadar yükselebiliyordu. 1970 yılında Türkiye’nin satın aldığı F-27’ler 6000 fit’e kadar yükselebiliyordu. Bu da 1944 yılında üretilen Nu.D 38 adlı uçağın o zaman göre dünya standartlarının çok üzerinde olduğunun bir göstergesidir.

Nuri Demirağ, 1957 yılında, büyük başarıları, düşleri, hayata geçiremediği projeleri, umutları ve kırgınlıklarıyla aramızdan ayrıldı. Ardında ibret alınacak bir yaşam öyküsü bırakarak…

Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak başlattığı bağımsızlık savaşı, aynı zamanda ulusumuzun uygarlık savaşıydı. Nuri Demirağ ve onun gibi ismini çok azımızın bildiği ve ya unuttuğumuz bu insanların öyküsü kalkınma hamlemizde, çağdaşlık ve uygarlık yolunda bize ışık tutacaklardır.

“Türk; insan kudretinin yaratabileceği her faydalı şeyi memleket için düşünmeye, düşündüğünü yapmağa ve başarmağa kadirdir. Yapamamak “yapamadım, yapamam demek; benliğinden, varlığından geçtim… aczi, zaafı kabul ettim” demektir.”

Nuri Demirağ, 1938

Будите први који ће коментарисати

Оставите одговор

Ваша емаил адреса неће бити објављена.


*